Hazırlayan: Ersin Dalga
Haziran ayında zararlı gazların neden olduğu iş kazaları sonucu 10 işçi yaşamını yitirdi. Bu kazalar incelendiğinde, gerekli tedbirlerin alınmamış olduğu dikkat çekiyor. Gelişmiş bir ülke olmaktan bahsediyoruz ancak halen 50 TL’lik aparatı olmadığı için işçiler yaşamını yitiriyor. İşte bu nedenle dergimizin bu sayısında “sınırlandırılmış alanlarda çalışma” konusunu gündemimize aldık. Kazaların kısa hikayelerini ve “ne yapılmalıydı” sorusunu dergimiz sayfalarına taşıdık.
Aydın – Kuşadası Belediyesi‘ne ait deşarj kuyusundan yayılan boğucu gaz nedeniyle 7 Temmuz 2013 tarihinde 3 işçi yaşamını yitirdi. 17 Haziran 2013 tarihinde ise, Muğla’nın Milas ilçesine bağlı Güllük beldesindeki atık su arıtma tesisinde bakım yapılırken, taşeron bir firmanın 7 işçisi biriken gazlardan etkilenerek, boğulma nedeniyle hayatını kaybetti. Tüm bu acı olaylar yaşanırken, diğer yanda, TBMM‘de “İşyerlerinde İş Güvenliği Uzmanı çalıştırılmasına dair 56. madde” görüşüldü ve iş güvenliği uzmanı çalıştırılması zorunluluğu ile ilgili olan bu madde ertelendi. Yasa ile uzman çalıştırma zorunluluğu ertelendi, ancak maalesef işçi ölümleri ertelenemedi. Yürürlüğe girmesinin üzerinden henüz 6 ay bile geçmemiş olan bu yasanın erteleme gerekçesi ise oldukça ilginç: “Uygulamada yaşanan sorunların giderilmesini teminen İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun yürürlük maddesinde değişiklik yapılmaktadır.”
Art arda giden canlar
Öncelikle Haziran ayı içerisinde gerçekleşen kazalarla ilgili bilgi vererek başlayabiliriz. Güllük’te atık su arıtma tesisinde bakım yapılırken hayatını kaybeden işçilerden Mevlüt Özbakar’ın yakını Ali Haydar Sağır, yaşanan olayı şöyle aktarıyor: “17 Haziran günü öğle saatlerinde işçiler Mevlüt Özbakar ve Yüksel Kum’un, arıtma tesisi dinamosundaki arızayı gidermek ve kanal ızgaralarının, yanlarındaki kova ve halat basit malzemeleriyle, temizliğini
yapmak üzere atık su terfi istasyonuna gidiyorlar. Terfi istasyonundaki atık su kuyusuna ilk olarak Mevlüt Özbakar iniyor. Özbakar, kısa sürede zehirli gazdan etkilenerek fenalaşıyor ve kuyunun başındaki Yüksel Kum’dan yardım istiyor. Yüksel Kum, telefonla yine hayatını kaybeden işçilerden Özcan Özkan’ı arayarak haber veriyor; hemen ardından Kum da arkadaşını kurtarmak üzere kuyuya iniyor ve o da çok kısa sürede gazdan etkileniyor. Daha sonra, haberi alan işçi Özcan Özkan, Sorumlu Şef Mustafa Öztürk’e haber verdikten sonra, işçiler Fikret Özdemir ve Serkan Miral ile arkadaşlarını kurtarmaya gidiyor. Onlar da gazdan etkileniyor. Son olarak da Mustafa Öztürk, Hasan Özgür ile birlikte kuyuya inerek hayatlarını kaybediyorlar. Kuyuya son giren Mustafa Öztürk, ayağının takıldığı merdivenlerden kuyunun başında bekleyen diğer arkadaşlarına seslenerek, kuyuya girmelerine engel oluyor. Ancak Öztürk de, ambulansla hastaneye kaldırıldıktan kısa bir süre o da hayatını kaybediyor. “Sorumluların hepsi yargılansın” Güllük’te hayatını kaybeden işçilerden Hasan Özgür’ün yakını Hasan Kahraman, “Söyleyecek kelime bulamıyorum. Tedbirsizlikler diz boyu. İzahı yok. 50 liralık aparat yüzünden boşu boşuna öldüler… Belediye hiçbir şeye karışmadı. Dikkat ölüm tehlikesi, gaz tehlikesi yazsısı yeni yazılmış. Kapıya zincir vurmuşlar insanlar öldükten sonra” sözleriyle tepkisini dile getiriyor. Kahraman, Güllük’te yakınlarını kaybedenlere destek çağrısında bulunarak, “Sorumluların hepsi yargılansın istiyorum” diyor.
İşçiler eğitimsizdi
Olayın yaşandığı tesis, 2006 yılında yapılan özelleştirmeden sonra belediyeden Akfen’in işletmesine geçiyor. Dinamodaki elektrik arızası için kuyuya ilk indirilen işçi Mevlüt Özbakar’ın kamyon şoförü olarak işe girdiği; aşağıya inen işçilerin hiçbirinin arızaya müdahale edecek eğitimlerinin olmadığını belirtiliyor. İşçiler, ortalama 50 liralık aparatları ve öncesinde gaz ölçümü aleti olmadığı için ölüyorlar. Ölümleri, 3 saniyede gerçekleşiyor. 8 metrelik kuyu metan gazıyla doluyor. Olayın ardından Milas Cumhuriyet Savcılığı, 7 kişilik bilirkişi heyeti görevlendiriyor. Savcılık, dava açıp açmamaya bu rapora göre karar verecek. Aileler, kusurun hayatını kaybedenlere yüklenerek, soruşturmanın geçiştirileceği şüphesini taşıyor.
Maliyetten kısıntı canlara mal oluyor
Havalandırmanın yapılmadığı, metan gazı ölçüm cihazının kullanılmadığı, risk analizinin yapılmadığı ya da olası risklere göre önlem alınmadığı, çalışanların olası risklere göre eğitilmediği, iş güvenliği ekipmanlarının (ferdi koruyucu gaz maskesi, oksijen maskesi vb.) kullanılmadığı, denetimlerin yeterince yapılmadığı ve taşeronlaştırarak verilen hizmetlerde maliyetleri düşürmek amacıyla önlemler alınmadığı için son dönemde zararlı gazların neden olduğu işçi ölümleri sayısında artış görülüyor. Her türlü yeraltı yapılarında ve kapalı ortamlarda metan gazı ya da diğer zararlı gazların oluşması kuvvetle muhtemel. Bu nedenle böyle ortamlarda yapılacak çalışmalarda, konusunda
uzmanlaşmış mühendis çalıştırılması ve risk analizi yaptırılması gerekiyor. Aldıkları akademik eğitim ve iş deneyimleri gereği, maden mühendisleri bu konuda yetkinleşmiş durumdalar. Metan gazıyla mücadele, çok özel bilgi, deneyim ve donanım gerektiriyor. Metan gazı boşalabilecek yerlerde en az 25 metre uzunluğunda kontrol sondajlarının yapılması gerekliliği, Maden ve Taş Ocakları İşletmelerinde ve Tünel Yapımında Alınacak İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Önlemlerine İlişkin Tüzüğün 177. Maddesinde belirtiliyor.
İş kazalarında Türkiye’deki durum
Türkiye, iş kazalarında dünyada üst sıralarda yer alıyor. Maden kazaları son yıllarda belirgin olarak artıyor. Maden Mühendisleri Odası’nın kayıtlarına göre; 2008 yılında 43 maden çalışanı iş kazası sonucu yaşamını yitirmişken, 2009 yılında bu sayı 92’ye çıkıyor. 2010 yılında 105 işçi, 2011 yılında 77 işçi, 2012 yılında 61 işçi maden kazalarında yaşamını yitiriyor. Ancak bu sayının daha yüksek olduğu tahmin ediliyor ve hayatını kaybedenler içerisinde maden mühendisleri de bulunuyor. Özellikle yeraltı kömür madenciliği, işçi sayısı başına düşen kaza ve ölüm sıralamasında
bütün sektörlerin başında yer alıyor.İş kazası nedeniyle gerçekleşen ölümler konusunda ilk akla gelen işkolu, madencilik. Maden Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Nedret Durukan, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) verilerine göre, Türkiye‘deki madenlerde Avrupa ülkelerine nazaran 4.5 kat fazla ölümlü kaza meydana geldiğini söylüyor. Durukan, yanlış uygulamalar, iş güvenliği eksiklikleri, yatırım yapılmaması, eğitimsizlik, denetimsizlik ve giderek artan taşeronluk sisteminin bu kazaların ana nedenleri olduğunu belirtiyor. Durukan, “Türkiye‘deki madenlerde son yılların verilerine göre (Meclis Araştırma Raporu-SGK Yıllıkları-ILO sektör verileri), ölüm oranı yüz bin işçide 70 işçinin altına hiçbir zaman düşmemiş. Bize en yakın ülke Portekiz; onlar da bizim yarımız düzeyinde” bilgisini veriyor ve ekliyor: “Bu veriye kaçak madenlerdeki kazalar dahil değil.” Durukan, gerçek durumun istatistiklerden daha da kötü olduğuna dikkat çekiyor.
“Her kaza metandan değil”
Her kazada metan denildiğine, ancak tek tehlikeli gazın metan olmadığına dikkat çeken Durukan, son kazalarda da hidrojensülfür zehirlenmesi görüldüğünü belirtiyor. Durukan, şöyle devam ediyor: “Mesela karbondioksit de havadan ağır tabanda biriken boğucu bir gazdır, karbonmonoksit ise çok tehlikeli zehirleyici bir gazdır; cazot oksitler yine zehirleyici vegeri dönüşü olmayan, yani temiz havaya çıkmakla kurtuluşu olmayan gazlardır. Azot zehirli değildir ama oksijeni azaltır. Tabii gazların oranlara bağlı olarak patlayıcı yanıcı özellikleri de var.” Gazlar konusunda genel bir bilgisizlik olduğunu ifade eden Durukan, “Her gazın karakteristiği vardır ve korunma, ölçüm ve
koruyucu ekipmanı farklıdır. Havadan ağır ya da hafif olması ölçümü nereden alacağınızı belirler. Tabanda biriken bir gazı yukarıda ölçtüğünüzde büyük bir yanılgıya düşersiniz. Evet bunlar teknik detaylar ama bizler kadar ayrıntılı olmasa da bilgi sahibi olunması gerekiyor” diyor.
Kapalı mekanlarda karşılaşılan zararlı
atmosferler
– Yanıcı – parlayıcı – patlayıcı (flammable)
atmosferler
– Zehirleyici – boğucu (toksik) atmosferler
– Korozif ( İrritant ) atmosferler
– Oksijen yetersizliğinden oluşan (aspyxıant)
atmosferler
Kapalı mekanlarda çoğunlukla karşılaşılan
gazlar
– Oksijen
– Karbonmonoksit
– Hidrojen sülfür
– Karbondioksit
– Kükürtdioksit
– Azotdioksit
– Klor
-Metan (doğal gaz) ve diğer hidrokarbonlar
Kozlu‘da 8 maden işçisi neden öldü?
Nedret Durukan, taşeron uygulamasının madenlerde yaşattığı riskin, 7 Ocak 2013‘te 8 işçinin ölümüyle sonuçlanan
Kozlu‘daki son kazada net biçimde görülebileceğini belirterek, şöyle devam ediyor: “Metan degajı; biriken gazın zaman içinde belli zayıf noktalardan püskürmesidir. Bu püskürme, kamuoyunda genellikle patlamayla karıştırılır. Gaz basınçla püskürür, önünde ne varsa onu da fırlatır. Kozlu‘da işçiler bunun altında kaldı. Metan gazı havanın da yerini aldığı için, boğularak öldüler. Biz maden mühendislerine üniversitede ilk öğretilen şeylerden biri metan gazı drenajının gerekliliğidir. Metan belirli aralıklarla, belirli uzunluklarda sondaj yapılarak drene edilir, bu tür olayların
önüne geçilir. Kozlu‘da metan drenajı işi taşerona verilmiş, taşeron da fazla para harcamamak için sondaj derinliğini yetersiz tutmuş. Taşeronun elinde, ölçümleri yapacak yeterli cihazın bile olmadığı söylentisi var. Raporlarında firma sondajı yaptığını söylüyor. O zaman bu kaza nasıl olur? 7 Ocak‘ta Kozlu‘da meydana gelen kazanın ardından, 10 Ocak 2013 tarihinde bir rapor hazırladık. Kaza ile ilgili tespitleri detaylı olarak anlattık. Zaten Sayıştay’ın 2012’deki raporunda da, burada kaza olmaması tesadüf deniyor.”
“Kazaların nedeni ihmalkarlık”
Zehirleme/boğma/patlama özelliği olan gaz riski bulunan işletmelerde meydana gelen kazaların birçoğunun ihmalkarlık, iş güvenliği önlemlerindeki yetersizlik, işçilerin yeterli bilgi ve eğitime sahip olmamasından kaynaklandığını söyleyen Nedret Durukan, kapalı yerlerdeki çalışmalarla ilgili prosedürlerin teknik elemanlarca oluşturulması ve buna tüm çalışanların uyması ve işverenin gerekli tedbiri alması gerektiğini belirtiyor. Durukan şöyle devam ediyor: “Bu birbirini izleyen kazalar, bize işyerlerinde risk analizinin önemini bir kez daha kanıtlıyor.
Mesele sadece analizi yaptırmak değildir, olası tüm risklerin tedbirini de önceden almak gerekiyor. Mutlaka bu konuda deneyimli uzman mühendisler istihdam edilmelidir. Mühendislerin öngördüğü çalışma şeklinin de uygulanması, kağıt üzerinde kalmaması mutlak şarttır. Yasalar ve kurallar kağıt üzerinde işe yaramaz. Çok tehlikeli işlerin işyerine özgün koşulları göz önüne alınarak, hazırlanan işe başlamadan ve iş esnasında yapılacakları ve taşınacak ekipmanı gösterir. Prosedürler, uzman mühendislerce hazırlanmış mıdır? Söz konusu ekipman işçiye verilmiş ve kullanımı denetlenmiş midir? İşçi yapacağı iş ve kullanacağı ekipmanla ilgili gerekli eğitimi almış mıdır? Sorularına yanıt gerekmektedir. Bunların hepsi yapılmış olsa kaza zaten olmazdı.”
“İş kazaları teşvik ve yatırım ile önlenebilir”
Nedret Durukan, madencilik sektöründe yaşanan iş kazalarının önlenebilir olduğunu, öncelikle taşeronluk uygulamasının kaldırılması gerektiğini ifade ediyor. Durukan, diğer sorunlar için gerekli çözüm önerilerini ise şöyle sıralıyor: “Evet, iş güvenliği pahalı. Madencilikte ise daha da pahalı, çünkü kömürde kullanılacak her şey anti-grizu olmalı. Bu zorunluluklar, özel sektör için teşviklerle, KDV’lerde indirimlerle, küçük işletmeler için bazı desteklerle aşılabilir. Tabii öncelikle devletin ciddi yatırımı gerekiyor. Ardından karnı doyan, insanca koşullarda çalışan bir emekçi profili ortaya koyacaksınız. Gerekli donanımı ocağa koyacaksınız. Bilgi mühendiste var, o zaman onun söylediğine kulak vereceksiniz. Devlet erklerinin ne söylediğiyle değil, bilim, teknoloji ne diyorsa buna göre hareket edeceksiniz.”
Hangi önlemler alınmalı?
Gerek metan, gerek var olması olası diğer zararlı, parlayıcı, patlayıcı, zehirleyici gazlar için çalışma öncesi ve çalışma sırasında yapılması gerekenlere ilişkin Durukan, “Mutlaka ölçümler yapılmalı, etkili/yeterli havalandırma sağlanmalı ve çalışanın emniyetini sağlayıcı cihazlar/donanım bulundurulmalıdır. Ölçümler alınmadan çalışma başlatılmamalıdır. Prosedür ne diyorsa yapılması gerekir” şeklinde bilgi veriyor. Durukan, “Çalışma esnasında da periyodik olarak ölçümler alınmalı, yönetmeliklerde belirtilen oranlara göre havalandırma, işi durdurma v.b. tedbirler hızla alınmalıdır” diye ekliyor. İlk etapta iş güvenliği için yatırım yapmanın pahalı geldiğini ifade eden Durukan, “İnsan canından daha pahalı hiçbir şey yoktur” diye vurguluyor ve şöyle devam ediyor: “Kaza sonrası oluşan iş kaybı işyerindeki çalışma koşullarının eski haline getirilmesi ve ödenmesi gereken tazminatlar, çalışması
gereken uzman mühendisin ve güvenlik tedbirlerinin maliyetinden çok daha fazladır. Kısa vadeli para harcamaktan kaçınma büyük ve onarılamaz kayıplar getirir. Denetimsizlik önemli bir faktör. Yeterli periyotta denetim ve ceza uygulanması şart. Eğitimle anlatamıyorsak böyle anlatmak gerek. Yani önce işverenler eğitilmeli diye düşünüyorum.” Durukan, iş kazalarını önüne geçilmesi için yapılması gerekenleri ise şöyle sıralıyor: “Ucuz iş gücü
sevdasından vazgeçilecek, uzman mühendis çalışacak, işin uzmanı işi durdurmak gerektiğinde işini kaybetme tehdidinde olmayacak, işçi eğitimleri sürekli yapılacak bu iş kaybı olarak görülmeyecek, bilimsel gelişmelerin ışığında donanım seçilip işçi sağlığı iş güvenliği kurallarına harfiyen uyulacak.”
Çok tehlikeli işlerde taşeron konusunun iyi irdelenmesi gerektiğini vurgulayan Durukan, aynı işin getirisinden pay alacaklar arttıkça maliyetleri düşürmek için çaba gösterildiğini, ücretler ve iş güvenliği yatırımından kar edilmeye çalışıldığını belirtiyor.
Ertelenen İş Güvenliği Kanunu…
Meclis’te ertelenen İş Güvenliği ve Sağlığı Yasası ile ilgili de değerlendirmelerde bulunan Maden Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Nedret Durukan, şunları söyledi: “İş güvenliği uzmanı çalıştırılması zorunluluğu hükmünü içeren İşyerlerinde İş Güvenliği Uzmanı çalıştırılmasına dair yasanın 56. Maddesi ertelendi ama iş kazaları ne yazık ki ertelenemediği için devam ediyor. Önce yasa çıkıyor sonra, uzmanlar yetmeyecek diye C sınıfı yeni uzmanlar B sınıfına bakabilir denecek, sonra erteleme yapılacak, işyeri hekimlerinin çalışma saatleri düşürülecek. Yani sondan başa gitmeye çalışıp uymayanı uydurmaya gayret ediyoruz.” Maden Mühendisleri Odası olarak, 3 Temmuz 2012’de bu konuda bir açıklama yaptıkları bilgisini veren Durukan, o açıklamayı şöyle aktarıyor: ‘İş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenmesinde çözüm olacakmış gibi sunulan yasa, işveren sorumluluğunu tamamen ortadan kaldırarak, tüm sorumluluğu neredeyse kazayı yaşayan işçiye ve bu gibi durumların olmaması için kısıtlı imkânlarla
yetkisiz, güvencesiz çalışan mühendislerin sırtına yıkmaktadır. Sonuç olarak; bu yasa çalışanların iş güvenliğinin
sağlanması ve sağlığının korunup geliştirilmesi için uygulamayı biçimlendiren bir metin olma niteliğine sahip değildir. İşçi sağlığının korunup geliştirilebilmesi için iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ile işyeri sağlık ve güvenlik biriminde görevlendirilecek diğer personelin hak, yetki ve sorumluluğunun özellikle işverenden bağımsızlıklarını sağlayacak; bu suretle etkin görev yapmalarının önünü açacak olan iş güvencesi sistemlerinden hiçbirinin yasada yer bulmamış olması önemli bir sorundur. Piyasacı bir anlayışla çıkarılan bu yasanın, ülkemizde yaşanan iş kazalarını önlemekle uzaktan yakından bir ilgisi bulunmamaktadır.” Yasanın yürürlüğe girmesiyle bu tür işletmelerdeki iş güvenliği sorunu çözülebilecek mi? yönündeki soruya Durukan, ”Yasayı uygulayacak yeterli sayıda tecrübeli uygulayıcı, denetçi var mı?” şeklinde bir soruyla karşılık veriyor ve devam ediyor: “Ayrıca denetimler sonucu tespit edilen eksiklere anında ceza yaptırım uygulanacak mı? Daha önce de söyledim, yasaları nasıl uygulayıp nasıl takip ettiğiniz önemli, iş güvenliği uzmanlarının deneyimleri de çok önemli.”

Maliyeti Düşürmek İçin Önlem Alınmıyor
İş kazaları ile ilgili haberleri Birgün gazetesindeki köşesinde gündeme taşıyan ve bu konuda birçok habere imza atan gazeteci Bülent Şık, son dönemde gazların neden olduğu iş kazaları ile ilgili ÖNLEM’e değerlendirmede bulundu.
Çevre ve insan hakları konusunda yazdığı yazılarıyla tanıdığımız Bülent Şık, Muğla Güllük’te 7 işçinin ölümüne neden olan “iş kazası” ile ilgili yazılarıyla konuyu kamuoyunun gündemine taşıyan isimlerden biriydi. Konuyla ilgili olarak dergimize de bir değerlendirmede bulunan Şık şunları söyledi: “Bu tip kazaların en önemli nedeni ortamda boğucu, zehirleyici, yanıcı ve patlayıcı özellikte gaz bulunması ve bu gazların atılımı veya havalandırması sağlanamadığı için ortamda birikmesidir. Yeterli bir havalandırma sistemi yoksa ve işçiler kişisel koruyucu donanım kullanmıyorlarsa boğulma ve zehirlenme riski ile karşı karşıyadırlar. Patlama riski başta madenler, solvent ve boya işleri ile uğraşılan işyerleri olmak üzere pek çok yerde görülür. Yanıcı, patlayıcı gazların ortamdaki miktarını sürekli ölçerek patlama oluşturacakları seviye oluşmadan önlemleri almak gerekli. İşletmeler en son Muğla Güllük’te gerçekleşen ve yedi işçinin ölümüne neden olan kazanın da gösterdiği gibi yeterince duyarlı davranmıyor. Eğitim, ortamdaki tehlike kaynakları hakkında bilgi verecek cihazların kurulumu ve çalışanlara kişisel
koruyucu donanım sağlanması gibi çok temel güvenlik önlemleri alınmış olsa bu kazalar yaşanmayacak ve bu insanlar aramızda olacaktı. İhmalkârlık yapılmasının en önemli nedeni iş güvenliği önlemlerinin maliyetleri artıracak olması. İşyerleri bunu gereksiz bir mali yük olarak görüyor. İşverenler, kazai sorumlulukların işçide olduğuna inanıyor. Hatta “bir iş bulduğuna dua et, daha ne istiyorsun” diyebileceğimiz bir tavır çok baskın ne yazık
ki. Örgütsüz ve devlet koruması altında olmayan işçiler de hiçbir şeye itiraz edemiyor genellikle. Çok uzağa gitmeye gerek yok, örneğin, AVM’lerin kapalı otoparklarında çalışan işçilere dikkat edin. Doğru düzgün havalandırması olmayan, varsa da yetersiz çalıştırılan bu yerlerde çalışanlar kronik zehirlenme riski altında ama kimin umurunda?
“Yasa uygulansaydı, kazalar azalabilirdi.”
Mevcut yasa titizlikle uygulanırsa iş kazalarının azalacağına inanıyorum. Önleyici yaklaşımlar baskın çünkü. En önemli sorun devlet kontrolünün nasıl olacağı idi. Ama uygulamada neler olacağını bile göremeden yasa ertelendi. Yasanın ertelenmesi ile devlet, firmalara ’ben bu konuyu önemsemiyorum, eskisi gibi aynen devam edilecek’ mesajını
vermiş oldu. Örneğin, işyerlerinin risk analizi yaptırması ile ilgili zorunluluk ertelenmedi; ama artık kimse risk analizi yaptırmak istemiyor; yaptıranlar bile “keşke yaptırmasaydım” diye düşünüyor.
Metan Gazı Nasıl Bir Gazdır?
Metan gazı (CH4), hidrokarbonların alkanlar grubundan, doğada bol olarak bulunan renksiz, kokusuz bir gaz. Kömür madenlerinde oluşan grizu (metan gazı + hava karışımı) bileşiminde bulunduğu gibi, su altındaki bitkisel maddelerin bakterilerle bozuşması sonucu da ortaya çıkabiliyor. Metan, bazı organik maddelerin mayalanması (bataklık gazı, doğalgaz) ya da oksijen olmaksızın organik maddelerin yüksek ısı altında termokimyasal bir reaksiyonla çözülmesi sonucu oluşuyor. Kısaca, pek çok ortamda oluşabilecek ve önlem alınmadığı takdirde ciddi olumsuz sonuçlar yaratabilecek bir gazdır metan. Metan gazının havadan hafif dağılabilme özelliği, havadan 1,6 kez büyüktür bu nedenle de her tarafa nüfuz eder. Burada yanlış bir bilgiyi de düzeltmekte fayda var: Metan gazı zehirlemez, boğar. Metan boğucu, yanıcı ve patlayıcı bir gazdır. Yani bir ortamda zehirlenme varsa, o ortamda başka gazlardan da söz etmek gerekir. Tek riskli gaz metan değildir, sadece buna odaklanıp diğer olası gazlara yönelik tedbirlerin de ihmal edilmemesi gerekir. Ülkemizde kömür madenciliğiyle tanınan, ancak son yıllarda değişik alanlarda yaşanan iş kazalarıyla da gündeme gelen metan gazından, kapalı ortamlarda (metro, tünel, yeraltı yapıları, yeraltı otoparkları, yerüstündeki kapalı depolar, akaryakıt depoları vb.) çalışanlar etkileniyor. Metan gazının insan sağlığına etkileri Temiz hava; %21 oksijen, %78 azot, %0.03 karbondioksit ve %1 diğer bazı gazlardan müteşekkildir. Pis hava, %20 ’den az oksijen içerir. Bu durumda yorgunluk belirtisi görülür. Fazla miktarda metan olan ortamda havadaki oksijen oranı düşer ve boğucu etki görülür. Metan gazının sağlık üzerinde başka bir etkisi ya da zehirleyici olduğu saptanmış değil. %18-12 arası oksijende nefes sıklaşır nabız artar ve koordinasyon azalır, %14-9 arası solunum sık ve kesik kesiktir, bulantı ve haksizlik artar, %10-6 bu arazlar artar bayılma, koma hali oluşur, %5 ve altında yaşam olanaksızdır. Metan, %5 in üzerinde patlayıcı bir gaz türüdür. %14 ün üzerinde ise patlamaz.
Standart Dışı Ürünler Kullanılmamalı
Zararlı gaz riski bulunan sınırlandırılmış alanlarda yapılan çalışmalarda alınması gereken önlemler ve kullanılması gereken ürünlerle iligili Erataş firmasından İş Güvenliği Uzmanı Sadettin Sezginer ve Fizikçi Mücahit Oral şu bilgileri paylaştı: Alınması gereken önlemler Zararlı, parlayıcı, patlayıcı, zehirleyici gazların olduğu ortamlarda yapılacak çalışmalarda, ortamla ilgili olarak önceden oksijen yeterliliği, metan konsantrasyonu, hidrojensülfür gaz konsantrasyonu ölçümlerinin yapılması, bu çalışmalara göre çalışma izni hazırlanması ve yetkililerce onaylanması gerekir. Bu çalışmaları yapacakların uygun kişisel koruyucu donanım ve gaz dedektörü kullanılması lazımdır. Kapak vs açılır açılmaz içeri girilmemelidir. Kapak açılırken içerden gelecek olası gazlı havaya karşı durulmamalıdır. Ateşlemeye neden olacak alet, madde vs bulundurulmamalıdır. Girmeden önce uygun cihazla ölçüm yapılmalıdır. Ölçümler olası gazların havadaki davranışına göre yapılmalıdır.
Örneğin, metan gazı havadan hafiftir ve yukarı çıkma eğilimindedir. Fakat hidrojensülfür gazı dibe çöker. Ölçümler de bu gazların bulundukları yerleri göze alarak, farklı yüksekliklerde kademe kademe yapılmalı. Cihazların peryodik bakımları yapılmalı, kalibrasyonları güncel olmalıdır. Personel sınırlı alanlar konusunda eğitilmeli, hangi koşulda hangi donanımları kullanacağı öğretilmelidir. Standartsız ürün kullanılmamalıdır. Kullanılması gereken güvenlik ürünleri Multigaz dedektör (Metan + Oksijen + Hidrojen sülfür ve VOC gazlarını algılayabilen), iletişim cihazları (Exproof Telsiz, Hareket Sensörü), tüplü solunum seti (SCBA), kimyasaldan koruyucu elbise, eldiven, gözlük gibi kişisel koruyucu donanım, hava tahliye ve üfleme fanı, exproof fener, hava beslemeli solunum setleri, iniş-çıkış setleri, tripod, kaçış maskeleri gibi malzemeler kullanılmalıdır. Ayrıca, personelin mutlaka eğitimli olması gerekir.