Yeni yılda yeniden merhaba,
2018 yılının Önlem Dergisinin tüm değerli okuyucuları için güvenli, huzurlu ve sağlıklı bir yıl olmasını diliyorum.
Endüstri 4.0 ile yaşamımıza giren yeni teknolojik trendleri geçen yazılarda biraz olsun tanımaya çalıştık.
Yeni bir teknolojinin çocukluktan olgunluğa kadar olan aşamalarını gösteren bir eğri var, buna hype (şişirme-balon oluşturma) eğrisi deniyor.
Bir teknoloji çocukluk aşamasındayken abartılı senaryolar, yüksek beklentiler, fantastik gelecek öngörüleri ortaya çıkabiliyor.
Zirve yapan, bir başka deyişle şişmiş beklentilerden sonra ürün kullanımı yaygınlaşmaya başlayınca birden bu abartılı beklentiler azalıyor, daha sonra stabil bir artış göstererek ürün pazarda olgunlaşıyor ve bir plato seviyesine ulaşıyor.
Şekil 1’ de bir teknoloji araştırma firması tarafından yeni teknolojiler için her yıl yayınlanan hype eğrisi yer alıyor.
Türkiye için bu beklentilere bir 5 yıl eklesek bile, dergimizin okuyucularının çoğu (Allah ömür verir inşallah) bu teknolojileri görecek demektir.
Şekil 1 Ar-ge ve danışmanlık firması Gartner’e göre 2017 itibarıyla yeni gelişen ,beklentilerin balon yaptığı, gerçeklerin görüldüğü ve plato seviyesine ulaşılan yeni teknolojiler. Renkli noktalar tahmini olarak yeni bir teknolojinin plato seviyesine erişmesi için kalan yılları gösteriyor [1]
Peki bu teknolojilerin İSG e etkileri ne olacak?
Geçtiğimiz sonbaharda Elk.-Elektronik-Bilişim Kongresinin Endüstri 4.0 oturumuna katıldım.
Yine geçtiğimiz yıl Kimya Müh. Odası İstanbul Şubesinde Endüstri 4.0 üzerine bir söyleşi yaptık.
Bu konu bizde yaklaşık 3 senedir konuşuluyor, ancak işin sadece teknik, maliyet ve verimlilik tarafları ele alınıyor.
Tübitak ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’ nın izleme komiteleri var, sanayiciler habire bilgilendirme toplantıları yapıyor, bir çok şey tartışılıyor.
Ancak sosyal hayat, çalışma hayatı ve İSG boyutlarının ele alındığı derli-toplu bir yayına veya konuşmaya şimdiye kadar rastlamadım.
Zaten onun için bu yazıları sizlerle paylaşıyorum.
Bir defa endüstriyel alandaki her yeni teknolojinin İSG’ ne mutlaka etkisi (+ veya -) olacaktır. Bunların etkilerini tartışmak için öncelikle bu yenilikleri tanımak gerekir.
Yeni teknolojileri değerlendirirken, Şekil 1’ de yer alan eğrideki tepe noktasına dikkat ederek ne aşırı beklenti veya telaş oluşturmak, ne de bunların etkilerini küçümsemek ve yan gelip yatmak doğru bir düşünce tarzı olur.
Şu tespitleri yapmak herhalde çok iddialı olmaz:
Ben NC,CNC ve PLC kontrollü makinalarla, CAD sistemleriyle 1990’ da ilk tanışanlardan biriyim.
Yaygınlaşmaları 20 yılı aştı.
İlk cep telefonunu 1997 aldım 20 yılda memlekette 70 milyon abone oldu.
İlk robotu 2000 yılında gördüm, belli sektörler dışında yaygınlaşması daha uzun zamana yayıldı.
Ama şu bir gerçek ki; 2. devrimle (elektrik) 3.0 sü arasındaki süre 100 yıl iken artık teknolojik sıçramalar arasındaki süre en fazla 20’ li yıllara indirgendi.
Zaman geçtikçe yeni teknolojilerin penetrasyonu hızlanıyor.
Bunlara İSG yönüyle bakıp biraz endüstriyel Nostradamusluk yaparsak:
-Robotik teknolojiler diğerlerinin arasında İSG’ ne (ve sosyal hayata etkisi) en fazla olma potansiyeli taşıyor.
İş kazası ve mesleki maruziyetler dramatik şekilde CNC makinaların devreye girmesine benzer şekilde azalacak.
Çünkü insanın yaptığı işler azalacak. Ancak ilk yatırım maliyeti bizim endüstrimizi düşünürsek şu an için yüksek.
-Nesnelerin interneti ve büyük veri analizleri (IoT) insanın, kişisel maruziyetlerin, makinaların, hatta KKD lerin izlenmesi, İSG bakımından çalışan davranışlarının analiz edilmesinde önemli rol oynayabilir.
Mesleki hastalıkların teşhisi hızlanacaktır.
Ekipmanların durumu anlık olarak izlenecek, böylece makinaların tehlikeli arızaları çok daha kolay ve önceden teşhis edileceği için makine kaynaklı riskler düşecek.
5G teknolojisi gelmeden IoT konusunda yaygınlaşma beklenmemeli ,çünkü bu kadar devasa veriler için 4G nin hız ve kapasitesi yetersiz kalıyor.
5G ise 2020 de test edilmeye başlanacak.
– Arttırılmış ve sanal gerçeklik uygulamaları: Eğitimlerin uzaktan, gerçeğe çok yakın ve hızlı şekilde olmasını sağlanacak.
Hayat boyu öğrenme bir yaşam tarzı olacak, bununla ilgili eğitim yöntemleri çeşitlenecektir.
Hem binaların hem makinaların tasarım kalitesi artacak, bu da İSG’ ne pozitif olarak yansıyacak.
İSG ile ilgili talimat ve uyarılar etkin olarak ve çok hızlı verilebilecek.
-Giyilebilir sensörler: Çalışana ait yaşamsal veriler, tehlikeli ortam parametreleri vb. gibi İSG verileri çok hızlı ve anında ölçülerek uyarı alınabilecek.
– Katmanlı üretim teknolojileri : Piyasada 3D yazıcı olarak bilinen bu teknoloji ile karmaşık şekilli ve biricik parçalar çok kolay yapılabiliyor. Prototipler, vücut protezleri vb. gibi özel imalatlara olanak veriyor. Bunlarla zaman içinde kişiye özel KKD veya
ekipmana özel koruyucu düzenekler, el aletleri yapılabilecektir.
Amma velakin ;
Kısmi ve uzaktan çalışma saatleri artacak, iş ve ev hayatındaki sınırlar bulanıklaşacaktır.
Farklı zaman dilimlerindeki iş toplantıları veya görüşmeleri artacak, bu da kişinin biyolojik dengesi bozabilecek ve iş stresini yükseltecektir.
İş problemleri gerçek zamanlı (online) olarak eve taşınacak.
Zihinsel zorlanmalar artacak ve psikososyal riskler tehdit oluşturacaktır.
İşyeri kavramı; “yanında akıllı cihaz bulundurduğun her yer” anlamına gelecektir.
Proje bazlı ve götürü çalışmalar artacak, “iş yaptığın ve sonuç aldığın kadar ücret al” mantığı yaygınlaşacaktır.
İş sonuçlarının ve çıktılarının değerlendirilmesi anonimleşecektir. Örneğin bir sanal platformda beğeni veya müşteri şikayeti sayısı gibi kişisel performans kriterleri yaygınlaşacaktır.
İşe alma kriterleri değişecektir, hemen her iş kolunun bir parçasını bilişim teknolojileri ve buna bağlı yetenekler içerecektir. Çalışanın sınırlarını zorlayacak bir başka etmen de bu çok yönlülük olacaktır.
İşe bağlı obezite, görme kusurları ve kas-iskelet sistemi hastalıkları artabilir, yine işe bağlı cihaz bağımlılığı gibi yeni bağımlılık türleri gelişebilir.
İşsizlik artacaktır, bu artış bizim gibi zaten genç işsizlik oranı çok yüksek ve
orta gelir düzeyine sıkışan ülkelerinin sosyal dokusunu daha çok etkileyecektir. İşsizlik ödenekleri artmak ve uzamak zorunda kalacaktır.
Çalışmayan insanları da kapsayan “evrensel bir asgari ücret” gibi öneriler halihazırda tartışılmaya başlanmıştır.
Uzun lafın kısası…
Yeni teknolojilerin uygulamaları bizim memlekette havacılık, otomotiv, ilaç, elk.-elektronik ve beyaz eşya gibi iş kollarında çoktan başladı ama aynı gelir dağılımı dengesizliği gibi işletmeler arasında uçurum var.
Bu dengesizlik özellikle KOBİ ler için ciddi bir sorundur.
Bence hype eğrisindeki plato seviyesine ulaşmak bizde bir 20 yılı bulacaktır.
Tübitak’ın 2016 yılında çeşitli sektörlerden 1000 firmada yaptığı bir araştırmaya göre bizim şu anki seviyemiz 2.0 ile 3.0 arasında bir yerde çıkıyor. [2]
Öte yandan zaten işsizliğin ciddi bir sorun olduğu ülkemizde endüstrinin %20 sinin bile yeni teknoloji kullanması büyük rakamdır.
Benim de çalıştığım VW, Türkiye’ de 1990 yılında fabrika kurup elektrik donanımı üretmeye başlayınca 2000 kişilik istihdam yaratmıştı.
Artık bundan sonra kimse yabancı sermayeden bu kadar yüksek iş güçleri beklemesin, çünkü zaten söz konusu yeni teknolojiler vasıtasıyla insansız, hatta “karanlık” fabrikalar kurarak emek maliyetlerini düşürmeyi hedefliyorlar.
Bu nedenle kendi yağımızla kavrulmamız, iş gücü kalitesini ve eğitim seviyesini sürekli yükseltmemiz yaşamsal önem taşıyor.
Teknoloji kopyalamak ayıp değildir, Japonya ve Çin’ in şu anki teknolojik seviyeleri gökten zembille inmemiştir. Ama yanlış kopyalama ve kendimizden hiçbir şey katmamak sorundur.
Bilgiye ve bilen, araştıran ve projesi olan insanlara hakettikleri değeri vermemiz, beyin göçünü engellememiz son derece önem taşıyor.
Bilgiye ucuz, kolay ve hızlı ulaşacak her türlü ortamın teşvik edilmesi gerekiyor.
Yeni teknolojiler üretme konusunda özel sektörün yetersiz veya cesaretsiz kalması halinde bizzat Devletin de topa girmesi, bunu yaparken liyakat ve yeteneğin öncelendiği yeni ve otonom organizasyonel yapılar geliştirmesi gerekiyor.
Bütün bunların sorgulayan, analiz eden, özgürce konuşup hırlaşmadan/düşmanlaştırmadan tartışan gerçek anlamda “bireylerin” oluşturduğu bir atmosferde ve adil bir ekosistemde olabileceği de açıktır.
[1] www.gartner.com Erişim: Kasım 2017
[2] http://www.tubitak.gov.tr/sites/default/files/akilli_uretim_sistemleri_tyh_v2-03ocak2017.pdf, Erişim :Aralık 2017